Son Dakika
DEPRESYONDAYIM………..???
Depresyon nedir? Zor anlarımızda sığındığımız bir liman, sevgilimizden ayrıldığımızda düştüğümüz boşluk ya da beyaz bayrak çekip hayata teslim olmak mı?
Peki neydi bu dilimize doladığımız şey? Bizi çaresiz bırakıp köprülere götürecek kadar vahim bir şey mi? Herkesin yaşadığı grip, nezle gibi sıradan kronik bir durum mu?
Depresyon çağımızın en sık karşılaşılan psikolojik rahatsızlığı… Günübirlik sıkıntı ya da üzgün olma halinden çok yaşamla bağların koparılması ve her şeyden elin ayağın çekilmesi yani; tam bir çökkünlük halidir.
Nedir kişiyi depresyona sürükleyen? Neden yaşam insanın gözüne çekilmez bir yük gibi görünmeye başlar? Sınav stresi, uyum sorunları, gelecek kaygısı, geçmiş hesaplaşması, yaşam geçişleri (evlilik, boşanma, yeni okul ve iş) ve kişinin öz benliğindeki sorunlar insanı depresyona sürükler. Örneğin: sonbahar mevsimi hesaplaşma dönemidir, Depresyon vakalarının % 65′ ine bu dönemde rastlanması ilginç bir durumdur. Bir çok kişi bu tür sorunlarla karşılaşırken yalnızca bazıları depresyon eğilimi göstermekte ya da bu sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Bu da bazı kişilerin depresyona daha yatkın olduğunu göstermektedir. Depresyondaki en önemli yatkınlık etkeni kalıtımdır (Anne babası depresyon geçirmiş veya geçirmekte olan çocuklar, diğerlerine göre 9 kat daha fazla depresyon geçiriyor) Bunun dışında çocukluk yaşantıları, ruhsal travmalar ve dengesiz ebeveyn ilişkileri de depresyona yatkınlığı arttırır.
Hangi nedene bağlı olursa olsun depresyon bir beyin rahatsızlığıdır. Depresyonla kişilerin beyninde yapılan araştırmalar sonucunda beyinde normale göre bazı değişiklikler olduğu saptanmıştır. Bazı maddelerin az ya da çok salgılanmasından ve hücrelerin bu maddeleri algılamasını sağlayan alıcıların düzensiz çalışmasından kaynaklandığı saptanmıştır.
Beyin kanamaları, kanser, diyabet, kalp, şiddetli anemi ve tiroit bezi hastalıkları da depresyona neden olabilir? Depresif kişiler, kimseyi incitmemeye, herkesi hoşnut tutmaya çalışırlar. Genellikle aşırı duyarlı, titiz, sorumluluk duygusu yüksek kişilerdir. Mükemmeli ararlar ve ulaştıkları başarıları yetersiz görürler. Onurlarına çok düşkündürler ve sıkıntılarını genellikle içlerine atarlar.
Çökkün bir ruh hali, ilgi kaybı, yaptıklarından zevk alamama, üzüntü, keder, günlük işlere karşı ilgisizlik, perhiz yapılmadığı halde aşırı kilo kaybı yada artışı, sıkıntı, huzursuzluk, yerinde duramama, kendini değersiz hissetme, aşağılık ya da suçlu gibi hissetme, dikkatini bir noktaya toplayamama, cinsel istekte aşırı azalma ve unutkanlık depresyonun belirtileridir.
Depresyondaki olumsuz düşünceler, hatalı ve tek yanlı işleyen bir mantık sisteminin ürünüdür. Siz bir taraftan ne verirseniz verin o mutlaka karamsar ve umut kırıcı yorumlar çıkaracaktır. Temelde birkaç tane mantık hatası vardır. ‘Ben bu sınavı başaramayacağım” gibi kanıt olmamasına rağmen olumsuz sonuçlar çıkarılır. Yaşanan deneyimlerin kötü yanları üzerinde yoğunlaşılır. Sürekli bardağın boş yanı görülür (Seçici odaklanma). Sık sık kendisiyle ilgisi olmayan olayları üzerine alınır ve her şeyden kendini sorumlu tutar. Bir arkadaşının onu zamanında aramaması hiç kimsenin onunla ilgilenmediği kanısına varmasına neden olur(aşın genelleme). Onlar için her şey ya siyah ya beyazdır (ya hep ya hiç biçiminde düşünme). Aşağılık duygusuna kapılarak başarılı olduğu durumları küçümser ve hatalarını abartır (küçümseme ya da büyütme).
Cinsiyete Göre Farklılıklar
Yapılan araştırmalar, kadınların içinde bulundukları depresyon durumunu ifade etmelerinin erkeklere göre daha fazla olduğunu göstermiştir. Sıkıntılarını dile getirip, daha kolay yardım talebinde bulunurlar. Erkekler ise depresif duygularını ve umutsuzluklarını gizlemeye güçlü erkek imajından taviz vermemeye çalışırlar. Kadınların depresyon geçirme olasılığı % 20 ite % 26 arasındadır. Bu rakam erkeklerde % 8 ile % 12 arasındadır.
Belli başlı üç tip depresyon vardır:
Depresyonun hazırlık evresinde bireyin kurduğu sosyal ilişkiler (arkadaşlık,iş, komşu vb.), çevresiyle ve kendisiyle barışık olmasını sağlayarak depresyon riskini azaltmaktadır. Rahatsızlığın ilerleyen evrelerinde psikoterapi ve ilaçla tedavi uygulanmaktadır. Bu ilaçlar: salgılanmasında sorun yaşanan seratonin, adrenalin, dopamin maddelerinin dengelenmesinde kullanılır.
Türk toplumunun genelinde ruh hastalıkları tabulaştırılır ve bu tür rahatsızlıklar yokmuş gibi davranılır.
Depresyon, herhangi bir müdahalede bulunulmaması durumunda bir yıl içerisinde atlatılabilir; ama ilaç ile iki veya üç haftada tamamen tedavi edilebilir. Bu da depresyonun en iyi tedavi edilebilen psikolojik rahatsızlık okluğunu gösterir.
Depresyon vakalarının %15’inin İntiharla sonuçlanmasının bizi bu konuda daha dikkatli olmaya zorladığı da göz ardı edilemeyen bir gerçektir.
Her şey için geç olmadan neden kendi kendimizin doktoru olup bardağın boş yanını unutmuyoruz? Hiç ölmeyecek gibi kendimizi incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler peşine sürüklüyoruz. Belki de büyük şairin dediği gibi basit yaşayacağız ama yaşadığımıza değecek;
………………………….
Beklentilerin basit olacak
Kaf dağının önünde bekleyecek mutluluklar
Basit yaşayacaksın basit
Sanki yaşamın her an sona erecekmiş gibi basit…
————————————— O -——————————
“Hayat kendiliğinden ne iyidir ne kötü, ona iyiliği ve kötülüğü katan bizleriz.”
BENZER HABERLER