Son Dakika
BUNLAR SİZE UYAR MI ?
Bağımsız bir çalışma odası gereksizdir. Bu durum senin aile bireylerinden uzaklaşmana neden olur ki bu da sosyal bir insana hiç yakışmaz!
Ders çalışmak için oturma odası ideal bir ortamdır; üstelik aileni de ders çalıştığına % 100 inandırmış olursun!
Çalışmak için mutlaka masa gerektirmez; ders çalışacak çocuk her yerde çalışır! Divan, kanepe veya halı üstünde de çalışabilir; zaten ders çalışırken beyin önemli, bedeni zorlamaya hiç gerek yok!
Ders çalışmaya otururken, bütün malzemelerin yanı başında olması seni rahata alıştırır; gerekli olan şeyleri odandan tek tek alıp getirmen, sana mücadeleci ve araştırmacı bir ruh kazandırır!
Çalışma saatlerini hayallerle renklendir; hayal kurmak, yemek-içmek ve uyumak gibi senin en doğal hakkındır. Hayal aleminden dersine dönersin nasıl olsa; hatta hayallerini dizi haline bile getirebilirsin!
Sakın not tutma; not tutmak tembelliğe alıştırır. Sadece dinle; hatırlaman gerektiğinde zihnini zorlarsın, beynin daha aktif kullanılmış olur!
Ders çalışırken sık sık dinlenme arası ver. Hatta ders çalışma süresiyle dinlenme sürelerini eşitle! TV’de film seyrederken, reklamlar da film süresi kadar değil mi?
Parolan; “Aklımı seveyim…Ben çalışmadan da başarılı olurum”! olmalıdır.
“Başarının en kolay ve en kısa yolu çalışmaktır!” diyenlere inanmayacaksın sakın!
Ders çalışma programını, haftalık TV programlarına göre ayarla! Böylece derslerinin, sevdiğin programları engellemesini engellemiş olursun!
Ders çalışırken, ne kadar çok duyu organını aktif hale getirirsen, o kadar başarılı olursun. Örneğin; fonda bir müzik, karşında bir TV, telefonda bir arkadaş, elinde bir kitap, masada bir kola bardağı!
Ders ayırımı yapmak en doğal hakkındır. Sıkıldıkça dersten derse, konudan konuya atla. Savunman şu olmalı; “Her insanın damak tadı farklıdır!”
Ders çalışırken, çalışmanı bozacak her şeye izin ver; bakalım daha sonra
kaldığın yeri rahatlıkla hatırlayabilecek misin? Bu beyin jimnastiği sayesinde birçok şeyi bir arada götürebilme yetisi kazanmış olacaksın, nasıl?…
Uykuda öğrenme, en etkili öğrenme modelidir. Gündüz gez, toz, eğlen uyurken de ders çalış. Sen uyurken, annen veya baban çalışman gereken yerleri yüksek sesle okusunlar. Hem böylelikle başarı bireysellikten çıkıp, ailevi bir boyut kazanmış olur!
1-) çalışma masası dışında değişik yerlerde çalışma alışkanlığı Tebdil-i mekanda ferahlık vardır deseler de inanma! Değişik yerlerde çalışmaya çalışma! Neden dersen çalışma bir şartlanma gerektirir. Aynı zamanlarda, aynı mekanda ders çalışmak, çalışmaya daha kısa sürede adapte olmanı sağlar. O masaya sadece çalışmak için oturduğunu hissetmelisin.
2-) dağınık oda = dağınık zihin
Dağınıklık, insanın kendisini de derbeder ve rahatsız hissetmesini sağlayacağı için böyle bir ortamda çalışmaya çalışmak boşa zaman harcamaktır.
Siz iyisi mi düzenli, dikkatinizi dağıtacak fazla obje olmayan sade bir odada, mümkünse boş bir duvara dönük çalışın. İlginizin sadece ve sadece çalıştığınız konuya yönelmesi ancak bu şekilde gerçekleşecektir.
3-) çalışma köşesi
Sıcacık bir oda, engin hayal denizlerine götürecek rengarenk posterlerle süslü duvarlar, kulaklarında walkman, yumuşacık bir koltuk veya divan, sağında solunda yumuşacık minderler ve elinde ders notları varsa “ne mutlu sana” demeyeceğiz.
Çünkü bu ortam ve şartlarda güzelce uyunur veya dinlenilir. Amacın ders çalışmak ise bunun için daha farklı bir ortama ihtiyacın var.
18-20 derece oda ısısı, derli toplu bir oda, sessiz ve ışığı yeterli düzeyde bir çalışma masası ve malzemelerin düzenli bir şekilde masanın üzerinde ise ders çalışmaya hazırsın demektir.
4-) tv izleyerek ya da müzik dinleyerek çalışmak “eli işte, gözü oynaşta” çok güzel anlatır, iki işi birlikte yapmaya çalışanları. İlgi, bölündükçe kalite kaybına uğrar.
Ders çalışmaya konsantre olabilmek, onunla baş başa olmayı gerektirir.
Sadık bir sevgili olun ve ders zamanı dersten başka şeyi “görmesin gözünüz, duymasın kulağınız…”5-) yatarak, uzanarak çalışmak
Yan gelip yatarak ders çalışırsanız, başarı da sizin için yan gelip yatacaktır.
Sizin istediğiniz sonuç bu ise, sorun yok. Ama değilse, bir kez daha çalışma pozisyonunuzu gözden geçirmenizi öneririz.
Not almak, altını çizmek gibi ders çalışmanın gereklerini yatarak da yapabiliyorsanız sorun yok. Ama siz siz olun, yine de sadece uyumak için kullanın.
6-) çalışırken bir şeyler atıştırmak
Ölçülerinizi ve formunuzu korumayı istediğinizi biliyoruz; öyleyse çalışmaya başlamadan tüm fiziksel ihtiyaçlarınızı gidermeli ve ders çalışırken kesinlikle atıştırmamalısınız.(çünkü insan bir şeyler yerken yaptığı işteki konsantrasyonunu yitirdiği gibi oturduğu yerde atıştırmaktan kilo almak tehlikesi ile de karşı karşıya kalır.) Çok acıkmışsanız çalışmaya ara vermelisiniz. Böylece her şeyi zamanında yapma alışkanlığı kazanma fırsatını da yakalarsınız.
7-) önemsiz işlerle, verimli saatleri harcamak
Verimli saatleri (günün en zinde, en uyanık olduğunuz saatleri) ders çalışmaya ayırmak için zamanı mümkün olduğunca ekonomik kullanmalısın.
Bunun için benzer işleri birleştirerek yapmayı ve 5-15 dakikalık küçük zaman dilimlerini değerlendirmeyi öğrenmelisin.
Telefon görüşmelerini yaptıktan sonra, gazete okurken müzik dinleyebilir, kalan zamanda da odanın düzenini sağlayıp, masanı ders çalışmaya hazır hale getirebilir ve “tam zamanında” masa başına geçebilirsin.
😎 telefon ve arkadaşlara “HAYIR” diyememek
Arkadaşlarının, senin ders çalışma programına sızmak gibi bir gaflete düşmeleri halinde onları uyarmalı ancak boş zamanlarında onlara zaman ayırabileceğini kesin bir dille anlatmalısın. Yine de ısrarlı davrananlar olursa çalışırken telefonu fişten çekebilirsin.
Seni gerçekten seven arkadaşlarının seni bu kadar zorlayacağını da sanmıyoruz!!!
9-) çalışmayı sürekli erteleme alışkanlığı
Çok iyi bildiğiniz gibi üniversite sınavlarını erteleme şansınız yok. Yaşamı ertelemek gibi bir şansınız olduğunu da sanmıyoruz. Öyleyse neyi erteliyorsunuz?
Zaman akıp gidiyor; sürekli geri sayımdasınız. Aylar var derken bir de bakarsınız ki sadece günler kalmış ve tren kaçmış… Bu hataya bilinçli hiçbir gencin düşeceğini sanmıyoruz fakat, yine de uyarıyoruz.
Planlanmış bir çalışma, zaten erteleme sorununu kökünden çözümler, kaygılanmanıza gerek yok.
ETKİLİ ÇALIŞMAK İN
Zamanınızı ÇALIŞMAYA ÇALIŞMAK için değil etkili çalışarak gerçekten ANLAMAK için kullanın!..
NEDİR
“ETKİLİ ÇALIŞMA”?
* Hedefini belirle
verimli zaman = prime time
Çalışma bir alışkanlıktır. Sabah ve öğleden sonra saatleri çalışmak için en uygun zamanlardır. Gereksiz ıvır zıvır işlerle bu saatleri harcamayın. Öğleden sonra saatlerini boş vakit olarak kullanmak çok hovardaca olur.
Bu saatlerde çalışmayı alışkanlık haline getirmeli ve bu güzel alışkanlığı yaşamınız boyunca sürdürebilirsiniz.
Zaten, başka şansınız yok ki.
İş hayatına atıldığınızda da değişen bir şey olmayacağını bilmelisiniz.
Herkes çalışırken çalışmak, psikolojik olarak daha rahatlatıcıdır.
Unutmayın;
“aç ayı oynamaz”!
Bu fedakarlıkla sadece kendiniz için yaptığınızı da asla aklınızdan çıkarmayın.
Nasıl olsa daha önünüzde koskoca bir yaşam var, bir liseli olarak ertelediğiniz keyifleri, başarılı bir üniversiteli olarak daha keyifli ve etkili yaşayacaksınız, bunu unutmayın.
Zaten akşam yemeği sonrasında sevdiğiniz, size kolay gelen işleri ayırdınız.
Güzel bir uykuya ne dersiniz?..
Tabii ki ödev ve ders tekrarlarınızı bitirdikten sonra… Temiz, huzurlu bir uyku sizi bir sonraki güne bomba gibi hazırlayacaktır.
Çalışmanızın Verimli Olması…
Bunu sakın unutma !
Önce zor olanı başar ve kendini ödüllendir.
Matematik senin için kolay, sosyal dersler zor ise; önceliği sosyal derslere ver, zoru başarmanın mutluluğunu yaşa!
Bu, beynini çorba etmeden öğrenmek için daha iyi bir yöntem…
Neden bu yöntemi kullanmayasın?
Yorulmadan ara vermeyi öğren!
çalışmanın İNCE noktaları
“insanın başına ne gelirse meraktan gelir derlerse de inanmayın”. Merak etmediğiniz bir şey sizi hiç ilgilendirmiyor demektir.
Bir konuya duyduğunuz merak ise öğrenmenizi kolaylaştırır. İlgi ve sevgiyle konunun üzerine gitmenizi ve kavramanızı sağlar. Zorlandığınız konularla ilginizi çekerek bir şeyler bulmaya çalışın; bakın göreceksiniz, her şey ne kadar da kolay olacak sizin için.
Öğreneceğiniz konuyu kavrama çalışmaları yapmalısınız! Konuyu elinizle tutamayacağınız için gözlerinizle ana ve ara başlıklarında bir gezinti yaparak kavramaya çalışmalısınız.
En altta varsa özetten, yoksa sonuçtan bir şeyler yakalayabilirsiniz. Genel görünümü açısından yakınlaştığın konuyu parçalara böl ki, hepsi birden üstüne gelmesinler.
Bu arada böldüğünüz parçaların ara başlıklarını kendinize soru olarak sormalı ve sorunun yanıtını ararken alt çizme yöntemini kullanmalısın gözünden kaçamamaları için. Buna bilgiyi göze hapsetme yöntemi de diyebiliriz.Parçaladığınız konuyu son olarak bir bütün haline getirmeli, aralarındaki bağlantıyı kurmalı, anlamlandırmalı ve sonuca varmalısınız ki, uçup gidemesinler belleğinizden.
oku, anlat, yaz, tartış!
Çalışmanın aktif olabilmesi ve sürdürülebilmesi açısından değişik yöntem ve tekniklerle çalışmalısın. Her konu için farklı bir teknik kullanabilirsin. Okuma, anlatma, yazma (not alma), uygulama, tartışma, test çözme, test sorusu hazırlama gibi farklı çalışma türleri aktif çalışmanı sağlar.
Okuduklarınızı bir tartışmacı gibi okuyun. Tartışın; onaylayın ya da onaylamayın; ama bir fikriniz olsun. Okuduğunuz ne olursa olsun kendinizle bir bağlantısını bulmalısınız.
Beynini okumaya, çalışmaya konsantre edin. Okuduğunuza, çalıştığınıza bütün beyin gücünüzle saldırın.
dikkat, dağılır!
Çalışırken dikkatinizi toplayamamanın başlıca iki nedeni vardır. Birincisi çalışma alışkanlığının henüz oluşmaması. İkincisi ise beyninizi meşgul eden dış etken ve problemler.
! Çalışma motivasyonu olmadan başarılı olabilmek son derece zordur. Çalışmaya istekli değilseniz başka bir şeyler yapmayı istiyorsunuz demektir. Ders çalışmak ya da çalışmamak gibi iki seçenekten hangisini seçerseniz seçin bunun bir bedeli olacaktır. Hangisini ödeyebileceğinizi düşünüyorsanız o seçeneği tercih edin.
! Ders çalışırken “arkadaşlarınızdan daha düşük puan almak, sınavlarda başarılı olamamak” gibi endişeler dikkatinizi dağıtıyorsa, bu endişelerin çıkış noktalarını araştırmanız gerekir:
! İlgi ve yeteneklerinizin başarılı olmanıza yetmediğini mi düşünüyorsunuz; yoksa endişeleriniz heyecansal faktörlerden mi kaynaklanıyor?
! Kimi öğrenciler çalışması gereken sayfalara dakikalarca bakarak adeta uyanıkken rüya gördüklerini fark ederler. Bu çok rastlanan bir durumdur.
Ancak bu durum çalışmayı engelleyen bir aşamaya gelmişse “kendine gel, şimdi sırası değil” diyerek kendinizi uyarın.
DİKKAT! NASIL TOPLANIR?
! Gereksiz sorunlarla beynini meşgul etme, her şeyin bir zamanı vardır. Aklınıza takılan sorunu o an çözmeniz mümkünse dersin başına oturmadan çözün. Mümkün değilse ne zaman ilgileneceğinize dair not almanız sizi rahatlatır.
! Duygusal sorunlarını geçici bir süre rafa kaldır, güzel günler ilerde…
(not: böyle gidersen çok daha büyük sorunların olacak)
! Çalışırken gereksiz detaylara dalma, önce konunun özünü kavramaya çalış
! Çalışma ortamında gereksiz uyaranların senin vaktini çalmasına izin verme.
! Öğrenilecek bilgiler karışık ve sistemsiz olmasın, gerekirse şemalar çiz, bilgileri somutlaştır.
! Amaçsız ve düzensiz çalışma; neyi öğreneceksen ona yoğunlaş.
Niçin, okurken alay ettiğimiz fotoromanları yaşıyoruz ki?
DİKKAT: Bellek Yetersiz!
Ağır bir sorumluluk altında aşırı zorlanma ve beklentilerle kilitlenen beyin, okuduğunu kavrayamaz ve kaydedemez.
Beynimizde bilgisayardaki bellekle aynı sistemi kullanır. Kilitli bir belleğe nasıl ki bilgi depolayamazsınız beynimiz kilitli olduğunda da hiçbir bilgiyi kaydedemez.
Öyleyse çalışma sisteminizi gözden geçirmeli ve kendinizi toparlamalı, sürekli notlar alarak belleğinizi harekete geçirmelisiniz.
BİR İÇ KONUŞMA
“ Bugün günümde değilim! Moral bozucu bir Pazartesi daha. Bunu düşündüğümde hasta oluyorum. İşe yaramaz biriyim. Hiç şansım yok. Şu Biyolojiyi nasıl halledeceğim? Neye elimi atsam bir aksilik çıkıyor. Keşke hiç doğmasaydım. Allah’ın belası matematikte hiç iyi değilim. Her şey kötü gidiyor. Bazen kendimden nefret ediyorum. Fizikle aram ne zaman düzelecek? Neden çalışayım ki, nasılsa işe yaramayacak. Hiçbir şey zamanında olmuyor. Keşke daha fazla zamanım olsaydı. Tarih çalışmaktan nefret ediyorum.
Önce bu düşüncelerden kurtulun.
Beynimizden günde ortalama 60.000 düşünce geçer, bunların çoğu olumsuz düşüncelerdir ve bir önceki gün düşündüklerimizle aynıdır. Beyninizin doğru sorulara yönelmesini sağlayın.
YANLIŞ Neden bu kadar şişmanım? Neden başarılı olamıyorum?Babam bana neden kızıyor? Çalışmaktan nefret ediyorum? Böyle giderse sınavdan asla iyi sonuç alamam. Durumum son derece berbat |
Eksiklerimi tamamlayabilirim.
DOĞRU Sağlıklı bir vücuda nasıl sahip olabilirim? Daha iyi sonuçlar almak için ne yapmalıyım? Babamla ilişkilerimi nasıl daha iyi yaparım? Her şeyin bir bedeli var; hedefime her gün biraz daha yaklaşıyorum; çalışmaya devam! Ben bu sınavı kazanabilirim. Başarabilirim. Durum çok da kötü değil |
ÖĞRENMENİN TADINA VARIN
İsterseniz başarırsınız!
Kendinize güvenin…
Başarılı olanların sizden farkı ne?
NELERİ UNUTMAYIZ?
Okuduklarımızın ………….. % 10’unu
duyduklarımızın ………….. % 20’sini
gördüklerimizin ………….. % 30’unu
hem görüp,
hem duyduklarımızın …….. % 50’sini
söylediklerimizin ………….. % 80’ini
davranışlarımızla
birlikte söylediklerimizin .. % 90’ını
HATIRLARIZ. Öğrenmek istediklerinizi; Okuyun, yazın, yüksek sesle tekrarlayın.
Birinin size soru sormasını sağlayıp, cevaplamaya çalışın.
unutmamak için en etkili ilaç: düzenli tekrar
Düzenli tekrar tekniklerinin uygulanması ile zaman ve emek kaybı önemli ölçüde engellenebilir.
1-) KODLAMA: Bilgilerin belleğinize kodlanmasına dikkat edin, yani öğrendiğiniz bilginin üzerinde çalışın ki kısa süreli bellekten uçmayıp uzun süreli belleğe transfer olsun.
2-) YENİLEME: Öğrenilen bilgileri yenilemek için tekrar edin. Tekrar, unutmayı engellemenin en iyi yoludur. Tekrarlarınızı 3 şekilde yapabilirsiniz
En iyi yöntem, çalıştıklarınızı başkasına anlatmaktır.
Öğrenmenin hemen sonunda yapılan tekrarın büyük yararı vardır.
Hemen yapılan kısa bir tekrar, 1 hafta sonra yapılacak 5 saatlik çalışmaya eşdeğerdir.
“Tekrar zamanı kısaltır, hatayı azaltır”
OKUMA HIZINI ARTIRIN
İnsan, çevresini şartlanmalarından dolayı var olan potansiyelinin ancak % 10’unu kullanır. Bu, okuma hızı için de geçerlidir.
Algılama ve düşünme hızımız saniyenin çok kısa sürelerinde gerçekleşirken, okuma hızımız yanlış okuma alışkanlıklarımız nedeniyle çok düşüktür. Dakikada kaç kelime okuduğunuzu biliyor musunuz?
Ya da şimdiye kadar hiç hızınızı artırmayı denediniz mi?
Yanlış okuma alışkanlıkları;
1-) Okurken anladığımızda geri dönmek; Konsantrasyon eksikliğinden kaynaklanır. Kendinize kesinlikle geri dönmeyi yasaklayın.
2-) İçinizden okumak; Sesli okumanın bir türüdür. “İç ses” dediğimiz bu yanlış okuma alışkanlığı hızı frenleyici bir engeldir.
3-) Her bir kelimeyi okumak.
4-) Gözün bir satırda 7-8 durak yapması. Göz tek bir noktaya baksa bile 3-4 kelime görebilecek bir “görme bandı” kapasitesine sahiptir.
5-) Dudakları kıpırdatarak okumak.
Hızlı okuma alışkanlığı kazanabilmek için “görme bandı” kapasitenizi genişletecek göz eğitimi yapmalısınız.
Ah şu sınav stresi de olmasa…
Ya bildiklerimi sınav anında unutursam, karıştırırsam, ya bilmediğim yerden gelirse, ya zaman yetmezse gibi endişeler “sınavı kazanamazsam mahvolurum” düşüncesini pompalar. Oysa bu tür endişelerin sınavda soru çözmeye hiçbir katkısı yoktur.
Sınava girdiniz. Bu sınavın nasıl bir yarış olduğunu bilmenin getirdiği baskıyı üzerinizde hissediyorsunuz.
Beyninizdeki uğultu dışında hiçbir şeyi hatırlamadığınızı fark edersiniz. Ama merak etmeyin bu geçici bir durumdur. Aslında başarılı olmak için belli bir düzeyde kaygıya ihtiyaç vardır. Kaygı denilen olgu bir anlamda vücudun savunma mekanizmasıdır. Kaygı sizin sınava yüklediğiniz anlamla ilgilidir.
Yorulduğunuzda, canınız sıkıldığında derin bir nefes alın…
Beynimiz, oksijen ihtiyacını karşılayabiliyorsa daha net düşünebilir ve daha verimli çalışabiliriz.
Beyin, vücut ağırlığımızın % 2’sini oluşturduğu halde soluduğumuz oksijenin % 20’sini kullanır. Her gün, vücudumuzdaki 75 trilyon kadar hücreyi sağlıklı tutabilmek için 11.300 litre oksijen alırız. Derin derin nefes almak ( diyaframdan solumak), kanı vücuda yayan tulumba işlevi görür.
Sağlıklı beyin hücreleri için onlara yeterli oksijeni sağlamak gerekir.
Bir atletin atlayış öncesinde, basketbolcunun serbest atış öncesinde, haltercinin halteri kaldırmadan önce nasıl derin nefesler aldığını hatırlayın.
Yorgunluk ve kaygıyı azaltmak için siz de burundan ağır, sessiz ve derin nefes alın; aldığınızın iki katı sürede yavaş yavaş verin.
Bunu günde en az 3 kez uygulayıp, sınava kadar alışkanlık haline getirin.
VÜCUDUNUZU VE BEYNİNİZİ DİNLENDİRİN
Öğrenmede başarı için duygusal durumunuz doğru olmalıdır. Başarılı sonuçlar alan birilerini gördüğünüzü hatırlıyor musunuz? Duruşları nasıldı? Düzgün duran bir bel kemiği, vücudunuzdaki ak kanın akışını, beyninize ulaşımını kolaylaştırır. Fizyoterapistler, oturmanın, en kötü duruş şekli olduğunu ve aynı pozisyonda 40 dakikadan fazla kalmamanız gerektiğini söylerler. Aralarda ayağa kalkmalı; mümkünse basit egzersizler yapmalı ve sırtımızın duruşunu değiştirmeliyiz.
Uzun bir yolculuktan sonra; arabadan indiğinizde, nasıl rahatladığınızı bir düşünün.
bedeninizi rahatlatın
düşüncenizi rahatlatın
BENZER HABERLER