gold aksesuar

logo

e-ticaret paketleri
23 Mayıs 2025

İstanbul Kuşatmaları ve İstanbul’un Fethi

İstanbul Kuşatmaları ve İstanbul’un Fethi

HAZRETİ FATİH VE İSTANBULUN FETHİ

İstanbul tüm dünya devletlerince 29 defa kuşatılmış, ancak fetih Fatih Sultan Mehmet Han Hz. ne müyesser olabilmiştir.   İslam kumandanları da  Rasûlüllah (S.A.V.) efendimizin mübarek müjdelerine nail olabilmek için  İstanbul’ u muhasara etmişler ancak muvaffak olamamışlardır.

İstanbul müslüman kumandanlarca 15 defa muhasara edilmiştir:

1. Muhasara 655 tarihinde Halife Hz. Osman  (R.A.) efendimiz zamanında Şam Valisi  Hz. Muaviye (R.A) ın emrindeki müslüman ordusu tarafından yapılmıştır.

2. Muhasara 668 tarihinde Hz. Muaviye’nin  halifeliği zamanında Sufyan İbni Avf kumandasında yapılmıştır. Bu savaşa Rasûlüllah (S.A.V.) efendimizin sancaktarı Ebâ Eyyûb el-Ensârî Hazretleri de katılmış ve şehid olmuş, Haliç’in son kesiminde toprağa verilmiştir.

Fatih Sultan Mehmet Han’ın hocası Akşemseddin Hazretleri tarafından mezarı keşfedilmiş, buraya bir camii yaptırılmış, adına Eyüb Sultan Camii  denilmiştir.

Bu muhasara esnasında şehid düşen Eshab-ı Kirâm hazerâtından bazıları şunlardır:

*Hz. Kâb * Hz. Ebudderdâ  * Hz. Muhammedül-Ensarî  * Hz. Abdus-Sâdık Âmir  *Hz. Hâfir * Hz. Hamdullahil- Ensârî  * Hz. Câbir * Ebû Zer-i  Ğıfârî * Hz. Şûbe * Hz. Ebû Saidil-Hudrî  * Hz. Abdullah ibni Hişam *  Hz. Amr ibnül-Âs  *  Hz. Vehb ibni Huşeyre  *  Hz. Usâme ibni Zeyd  Radiyallahü Teâlâ Aleyhim Ecmaîndir.

Bu zâtların  kabirleri çeşitli yerlerdedir.

3. Muhasara  Emevîlerin halifesi Süleyman ibni Abdül-Melik’in kardeşi Mesleme komutasında arap ordusuyla yapılmıştır.

4.  Muhasara    712 tarihinde Ömer İbni Abdül- Aziz tarafından yapılmıştır.

5.  Muhasara 722 tarihinde Emevilerden 2. Yezid zamanında yapılmıştır.

6. Muhasara  785 tarihinde Halife Muhammed Mehdi’nin oğlu Harun Reşid’in                     komutasındaki arap ordusu ile yapılmıştır.

7. Muhasara  854 tarihinde   Abbasi halifesi Mütevekkil tarafından yapılmıştır.

8. Muhasara  Abbasi  halifelerinden Muhtedi zamanında yapılmıştır.

9. Muhasara Abbasi  halifelerinden Mutemid tarafından yapılmıştır.

10. Muhasara 1391’den sonra muhasara sırası Osmanlılara geçmiştir. İlk Osmanlı muhasarası Yıldırım Beyazıd Han zamanındadır.

11. Muhasara  Y.Beyazıd Han tarafından yapılmıştır.

12. Muhasara  yine Yıldırım Beyazıd tarafından 1396 da yapılmıştır.

13. Muhasara  Yıldırım Beyazıd Hanı’ın oğullarından Şehzade Musa Çelebi tarafından yapılmıştır.

14. Muhasara ise Fatih Sultan Mehmed Han Hazretlerinin muhterem pederleri tarafından yapılmıştır.

15. ve son muhasara ise Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri tarafından yapılmıştır.

İstanbul’u Hz. Fatih’ten evvel muhterem pederleri Sultan Murâd Hân da fethetmek istemiş, İstanbul’u muhasara etmiş ancak takdir-i ilahidir ki bir türlü kendilerine bu zafer müyesser olamamıştır. Murâd Hân İstanbul’un fethi için yanıp tutuşuyor, fakat bütün çalışmalarını tamamen o tarafa hasredemiyordu. İstanbul artık bir hedef halinde idi. Edirne Sarayı’na davet ettiği Hacı Bayram-ı Velî Hazretlerine İstanbul’un fethinin kendisine müyesser olup olamayacağını sordu. O da beşikteki şehzadeyi göstererek :

— “Biz göremeyiz amma şu şehzade ve bizim köse Akşemseddin  görecektir.” Buyurmuşlardır.

Sultan Fatih’in doğumu yaklaştığı vakit Sultan Murâd Hân tedirgin, fakat sevinçli bir bekleyiş içinde sabaha kadar uyumamıştı. Gece boyunca Kur’ân-ı Kerîm okumuş ve doğacak çocuğun müjdesini beklemişti. Sure-i Fethi okuduğu sırada, Sultanın odasının kapısı çalınmış, içeri giren ağalardan birisi:

— “ Hünkârım, müjdeler olsun bir oğlunuz oldu” deyince Sultan Murâd Hân gayri ihtiyârî olarak:

—“ Elhamdülillah, Ravza-i Murâdda bir gül-i Muhammedî açtı” buyurmuşlardı.

Sultan Murâd Hân Hacı Bayram-ı Velî Hazretlerinin işaretlerini ciddiye alır ve Hz. Fatih’in eğitimine daha bir ehemmiyet gösterir. İslâm aleminin en güzide âlimlerinden onu yetiştirmelerini ister. Hz. Fatih çok zeki, ancak yerinde duramayan bir çocuktur. İlk hocası Molla Yegandır. Daha sonra meşhur din ve fen âlimi, zâhirî ve bâtınî ilimlerde mütehassıs, Akşemseddin Hazretlerinin terbiyesine verildi. Akşemseddin Hazretleri, şehzadenin her şeyi ile bizzat alakadar olurdu.

Şehzade Mehmed, idari yönden tecrübe kazanması için Manisa Sancak beyliğine  tayin edildi. Tahsiline çok ehemmiyet verildiğinden Molla Ayas gibi devrin meşhur alimleri şehzadeye hususu ders verdiler. O günler de hacca giden ilk Osmanlı Şehulislamı Molla Fenârî, Mısır’da büyük âlimlerin derslerinde yetişmiş olan Hadis tefsir ve fıkıhta yüksek âlim Molla Gürânî’yi beraberinde Edirne’ye getirmişti.

Molla Gürânî Murad Hân’ın huzuruna alınır. Molla Gürânî Hazretlerinin önce gölgesi düşer eşiğe… Boyu çok uzun sakalı simsiyahtır. Dişleri inci inci gözleri cevahir gibidir. Sarığından taşan gür saçları muazzam bir heybet verir. Mübârek kan kaynatacak kadar sevimlidir. Ama nedendir bilinmez koca koca vezirler diz çöker düğme iliklerler. “Vakar” denen şey budur belki kim bilir?..

Molla Fenârî “Arkadaşım ismi Ahmed Bin İsmail’dir. Ama Araplar onu Molla Gürânî lakâbıyla tanırlar” der.

Murad Han’ın dudaklarına muzip bir tebessüm oturur. İçinden “Haydi bakalım Şehzade Mehmed şimdi derslerini kırda göreyim” der. Padişah oğlunu Molla Gürânî Hazretlerine teslim ederken “ Sakın gözünün yaşına bakma eti de senin kemiği de” der.

Molla Gürânî Hazretleri Sarayda uşaklara bile kıymet verir, aşçıların seyislerin hatırını sorar ama geleceğin sultanını görmezden gelir. Ona sıradan biri gibi davranır ve soğuk bir eda ile “Otur” der. Fatih  bu muazzam heybet karşısında bocalar ve hayatında ilk defa diz kırar. Molla Gürânî Hazretleri Emsileyi açar. Bir iki soru sorar ama aldığı cevaplar istediği gibi değildir. Bunun üzerine üstüne basa basa “ dövmek” fiilini çekmeye başlar. “Döverim, seni döverim, seni öyle bir döverim ki, …”  Fatihin rengi uçar, dudakları uçuklar, titreyen bir sesle son cümleyi tekrar eder. “Darabtehû cidden şedîden” Vallahi  döver mi döver.

İşte o günden sonra Hazreti Fatih ödev yapmaya başlar. Ezberlerini aksatmaz. Gün gelir İlmin tadını alır Haşaralıklardan kurtulur. Güzel bir terbiye ve tahsildengeçip Matematik, Hendese, Hadis, tefsir, fıkıh, kelam ve tarih ilimlerinde iyi bir şekilde yetişir.  İdare edeceği memleketlerden kim gelirse gelsin ona kendi dili ile hitap etmak için Arapça Farsça, Latince, Yunanca, Sırpça öğrendi. Öğrendiği Din bilgileriyle kendi hayat tarzını, kanun ve nizamını tanzim etti.

Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri  İstanbul’un Fethi için Edirne’ de Ulema ve Umerâ ile meşveret etti. Fakar bazı ulema İstanbul’un Muhasarasına Yanaşmadı.

— “Sahabe ve diğer bir çok ümerâ İstanbul’un fethi için geldiler. Ancak fetih kendilerine müyesser olmadı”  dediler. İstanbul’un fethinin Rasûlüllah (S.A.V.) efendimizin bir hadîs-i Şeriflerine istinâden Hazreti Mehdi’ye nasib olacağını söylediler. Ulemânın böyle söylediğini işiten Akşemseddin Hazretleri:

—“Evvelâ Kostantıniyye’yi Sultan Mehmed  Hân fetheyler. Sonra Benî Asfar alır. Ondan da Mehdî alır.” Dedi.

Fatih Sultan Mehmed Hân Akşemseddin Hazretlerinin sözünü doğru buldu. Ve fetih hazırlıklarına başladı. Yeni gemiler inşa edilip Baltaoğlu Süleyman Bey’in emrine verildi. Ve donanma 1453 baharında Gelibolu’ndan 147 gemi ile hareket etti.

Fatih Sultan Mehmed Han Edirne’de top döküm işleri ile alâkadar oldu.  Gece  gündüz durmadan çalıştı. Top döküm işinde bizzat bulundu. Ve  balistik hesaplarını kendisi yaptı. Fatih Sultan Mehmed Han Hz. Fetihteki gayesini şu şekilde ilan etmişti:

¾ “İ’lâyı Kelimetullah ve ihyâ – i minnet-i Rasulullah etmeye makdurumu sarf eyleyelim. Tâ ki dünyada mucib-i zikr-i cemil ve ukbada bais-i ecr-i cezil vaki ola!”

İstanbul’un fethinin ancak  boğazların emniyyeti ile olacağını bilen Hz. Fatih, Anadolu Hisarını tamir etmiş, toplarla kuvvetlendirmiş ve karşısına da, hep zatına aşık olduğu, İki Cihan  Serveri Rasulullah (S.A.V.) Efendimizin ism-i şerifi ile şekillendirdiği, planlarını bizzat kendisinin çizdiği Rumeli Hisarını inşa ettirmiştir.

Edirne – İstanbul yolu her yönden geçişe hazır bulundurulmak üzere tamir edildi.

Hazırlanan Osmanlı  Kara Kuvvetleri, 200.000 piyade ve süvari, 14 bataryadan kurulu topçu birliği, ayrıca 4 adet büyük çaplı top, 10 kadar mühimmat dolu araba ve ayrıca yük arabasından oluşuyordu.

6 Nisan 1453 Cuma günü şafakla beraber Türk topları İstanbul surlarını dövmeye başladı. 53 gün çok çetin mücadele edildi.

Fatih Sultan Mehmed Han, daha önce Belgrad muhasarasında gemileri Sava Nehrine indirdiği gibi, donanmasına ait 50-70 arasındakin sayılarla ifade edilen küçük çaptaki gemilerini Tophane önüne yakın sahilden çekip, sırtlardan aşağıya yani Kasımpaşa’yave oradan Haliç’e indirmiştir.

28 Mayıs 1453 Pazartesi günü akşamı surların duvarlarında büyük gedikler açılmıştı. Bütün Osmanlı kuvvetleri Topkapı ile Edirnekapı arasında toplanmıştı. Düşmanın sabaha kadar açılan gedikleri kapatmaması için o gece şehir etrafında ışıklandırma emredilmişti. Buna mum donanması denilmekteydi.

Mum Donanması;  Rasulullah (SAV) Efendimizin Mekke’nin fethi sırasında tarihte ilk defa yapılmıştı. Rasul-i Ekrem Efendimiz, o gece Mekke Kalesi etrafında, bir çok yerde ateş yaktırmış ve geldiğini bu büyük ateş donanmasıyla Kureyşlilere bildirmişti.

O gece İstanbul surları etrafında da böyle ateşler yakılmış ve bütün surlar aydınlatılmıştı. Toplar durmadan gülle yağdırıyor, mehterler hamasi marşları çalıyor, bütün asker “Allhü Ekber” sesleriyle tekbir getiriyor ve büyük bir heyecan devam ediyordu.

28 Mayıs gecesi Fatih Sultan Mehmed Han Hz., gece yarısından sonra kalkmış, abdest almış, iki rekat namaz kıldıktan sonra şehrin düşmesi için Allahü Teâlâ (CC)’ya yalvarmaya başlamıştı. Bu yalvarış, sabah namazı vaktine kadar devam etmişti. Sabah namazını kılan Fatih Sultan Mehmed Han Hz. Bundan sonra kılıcını kuşanmış,atına binerek son hücum emrini vermişti.

İstanbul’un fethi uzadıkça uzuyordu. Bir gün fethe karşı çıkan ulema gelip sultana :

¾ “Bir sofinin sözüyle bu kadar asker helak oldu. Ve bukadar hazine tekef oldu. Hala Firengistandan kafire yardım gelir. Fetih ümidi kalmadı.” Dediler.

Fatih Sultan Mehmed Han veziri Veliyyüddin Ahmed Paşayı şeyh Akşemseddin Hazretlerine gönderdi:

¾ Şeyhe sor. Kale fetholunmak ve zafere ulaşmak var mı?

Dedi. Şeyh cevabında:

¾ Ümmet-i Muhammed’den bu kadar müslümanlar ve gaziler bir kafir kalesine müteveccih oldu, İnşaallhü Teala fetholur. Dedi.

Sultan bu cevabı yeterli bulmadı ve vezirini tekrar gönderdi:

¾ “Vaktini de tayin etsin.” Dedi

şeyh ise,

¾ “İş bu senenin Rebiulevvel ayının 20. günü seher vaktinde sıdk ü himmetle filân cânibden yürüyüş etsinler. Ol gün  fethola… Konstantiniyyeye sadâ-i ezan dola.”dedi.

Akşemseddin  Hz. lerinin işaret ettiği gün asker hisara yürüyüp hücum eyledi. Bu sırada Sultan Akşemseddin Hazretlerini davet etti. Fakat şeyh kendisini hiç kimsenin rahatsız etmemesini tenbihlemişti. Fatih Sultan Mehmed Han kızgınlıkla derhal Akşemseddin Hazretlerinin çadırına vardı. Çadırı kapalıydı. Sultan hançerini çıkardı ve biraz araladı. Gördü ki içerde hiçbir nesne yok. Safi toprak var  ve şeyh akşemseddin Hz. toprağın üzerinde secde-i Rahmana varmış, başındaki sarığı da yere yuvarlanmış ve ak saçları yerlere sürülüyordu. Gözyaşlarından yerde sofra kadar göl oluşmuştu. Cenab-ı Hakka iltica ediyordu. Fatih buhal karşısında heycana geldi ve askeriyle beraber hücuma katıldı. Akşemseddin hz. iltica ediyor cenab-ı hakka yalvarıyodu ve diyordu ki

¾ Ya Rabbi mücahidin zor durumda zamanın sahibi Ubeydullahi ahrar Hz. ni imdadımıza yetiştir Ya Rabbi diyordu ve bu esnada silsile-i Nakşibendiyyenin 14. halkası büyük veli Ubeydullahi Ahrar Hz. bir anda  İstanbul  surlarında göründü ve Hz. Fatih’e gelerek “ korkma” dedi. Fatih Sultan Mehmet Han ise  “ nasıl korkmayayım fetih bir türlü müyesser olmuyor” dedi. Bunun üzerine Ubeydullahi Ahrar Hz. Sultana elbisesinden tutmasını istedi. Fatih Sultan Mehmed Han Hz. Ubeydullahi Ahrar Hz. lerinin elbisesinin yeninden tuttuğunda gördü ki beyaz elbiseler içinde büyük  bir ordu hazır halde gelmişler. Ubeydullahi ahrar Hz. ilave ettiler. “ İşte bu ordu ile sana yardıma geldim. Şimdi sen filan tepenin üzerine çık. Üç defa kös vurdur. Ve orduna hücum emrini ver” buyurdu. Fatih emirlerini aynen yerine getirdi ve böylece düşman hezimete uğradı ve fetih müyesser oldu.

Böylece Hz. Fatih Rasulüllah Efendimizin mübarak müjdelerine mazhar oluyorlardı. En mutlu, en bahtiyar kişi o idi. Şehre girdiklerinde halk sevinç gösterisinde bulunuyordu. Bunun üzerine Hz. Fatih:

¾ “ Ben yalnızca fethe değil, Akşemseddin gibi bir zatın benim devrimde gelmiş olmasına seviniyorum.” Diye fetihte kendisinden gayri evliyaullahın, allahın sevgili kullarının hakkı olduğunu ifade ediyordu.

İşte aziz kardeşlerim,

Osmanlıyı Cihanşümul yapan güçlerden birisi hiç şüphesiz ona ruh veren Hz. Kur’andır. Nitekim Hz. Allah Kur’an-ı Keriminde

“Kim bizim zikrimizden, Kitabımızdan yüz çevirirse onun dünya hayatı sıkıntı, meşakkat içindedir.” Buyurmaktadır.

Bu itibarla aziz Kardeşlerim,

Birinci vazifemiz Allahın Kitabı Hz. Kur’ana, o ilahi güneşe, o ilahi nura evvela kendi kalplerimizi açmak, çocuklarımızın kalplerini açmaktır. Evlerde en güzel kılıflar içinde Kur’an bulundurmak Hz. Kur’ana hizmet değildir. Hz. Kur’ana hizmet etmek, ona karşı vazife yapmak demek, Kur’an okumasını öğrenmek, ahkamını bilip tatbik etmek ve elinden geldiğincede öğretmek ya da öğretenlere yardımcı olmaktır.

Fatih zamanında İstanbul’da 300.000 kişi yaşamaktaydı. Ve 300.000 kişinin yaşadığı İstanbul’da huzur hakimdi. 7 sene hiç mahkemeye bir dava intikal etmemişti.

Aziz kardeşlerim,

7 sene mahkemeye bir davanın bile intikal etmemesinin sebebi, ne olabilir? Toplum Polisine kadar çeşit çeşit polis teşkilatının çokluğu mudur? Her karışında, köşe başlarında polis nöbet tuttuğundan mıdır?

Hayır Aziz kardeşlerim. Tek bir polisin olduğundan , öyle sağda solda köşe başlarında değil, kalbin başında, “La ilahe illallah” nöbetinin tutulduğundandır. İşte bu tevhid nöbeti, bu şehadet nöbetidir ki, 300.000 insanı kardeş gibi yaşatmıştır.

Aziz Kardeşlerim,

Ne mutlu Cenab-ı Hakk’ın emrince yaşayıp onun dinine hizmet edebilenlere… Cenab-ı   Hakk Hizmet kervanından bizleri ayırmasın. Razı olduğu yoldan bir an olsun ayırmasın. Amin

Ve bizlere bu değerlerimizi  miras bırakan ecdadımızın ruhu şad olsun. Amin.

Etiketler: »
#

SENDE YORUM YAZ

BENZER HABERLER

Kısa Hikayeler
SEVGİ AĞACI

SEVGİ AĞACI

Kişisel Gelişim
NE DÜŞÜNÜRSEK OYUZ!

NE DÜŞÜNÜRSEK OYUZ!