Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocukkapımı çaldılar: "Eski gazeteniz var mı bayan?"Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarınagözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletlervardı ve ayakları su içindeydi. "İçeri girin de, size kakao yapayım"dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı.Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırl...
Bir zamanlar bir tepenin üzerinde villada bir oğlan çocuğu yaşarmış. İyi de yaşamış. Köpekleri ve atları, otomobilleri ve müziği severmiş. Yüzmeye gider, futbol oynar, güzel kızlara bayılırmış.
Bir gün Tanrıya:
“Büyüdüğüm zaman neler istediğimi buldum, uzun uzun düşünüp.” Demiş.
“Neler”demiş Tanrı...
“Bir büyük evde yaşamak isterim. Ön kapısında heykeller olsun. Ar...
FANİ DÜNYA
Çok yakın bir arkadaşım , 3-4 yaşlarındaki oğlunu kucağına almış , telaşla muayenehaneye gelmişti. Küçüğün ateşlendiğini ve kusmaya başladığını söylüyor , oğluna duyduğu sevgi onda büyük bir üzüntü ve endişe meydana getiriyordu. Kısa bir muayeneden sonra , yediği bir şeyin dokunmuş olabileceğini düşünerek sorduğumda ;
“ Buzdolabındaki bir kiloya yakın d...
Evliyalar ölmez imiş...
Evliyalar Ölmez imiş, Can acısın görmez imiş...
Diye bir söz söylenmiş. Gerçekten de evliyalar ölmüyor. İşte Hacı Bayram Veli! Aşağı yukarı beş yüz kırk altı yıl evvel, Ankara'da, bu dünyadan, öteki dünyaya göçmüş. Beş yüz kırk altı yıl bu! Dile kolay. Ankara'da, anasının, babasının mezarını bilmeyen çok insan v...
Nasihatler
Gürültü-patırtının ortasında sukünetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil ...
SİZ DE DİNLER MİSİNİZ?
Çok eski zamanlardan birinde kötü bir âdet varmış. Yaşlılar artık iyice ihtiyarlayıp iş yapamaz duruma geldiklerinde ormana götürülür, orada yırtıcı hayvanlara bırakılırmış. Böylece zaten az olan yiyeceklerin, çalışan gençlere yetmesi sağlanmaya çalışılırmış. İhtiyarları belli bir yaştan sonra evde tutmak yasak olduğundan kimse yaşlı anne babasını...
Bir zamanlar dağda, kızgın güneşin altında, mermer taşlarını yontmaktan bezmiş bir mermer yontucusu varmış. “Bu hayattan bıktım artık. Yontmak! Devamlı mermer yontmak... öldüm artık! Üstelik bir de bu güneş, hep bu yakıcı güneş! AH! Onun yerinde olmayı ne kadar çok isterdim, orada yükseklerde her şeye hakim olacaktım, ışınlarımla etrafı aydınlatacaktım.” Diye söylenir durur yo...
Evvel zaman içinde muhteşem bir hükümdarın dünyalar güzeli bir kızı varmış. Kız evlilik çağına gelmiş ama kimseleri beğenmezmiş. Ne kralların oğulları, ne zengin tüccarların oğulları... Kız herkese burun kıvırıyormuş.
Bu ülkede yakışıklı ama fakir bir genç de istemiş bu kızı. Tabii ki reddedilmiş. Bu genç başka bir ülke...
Büyük harap evin önündeki tabelada, Dr. Jeseph H. Walton'a "Joe Amca" derlerdi. Joe Amca da Watertown'lular gibi sakin ve iyi kalpli bir adamdı. Watertown'lu çocukların hemen hepsini dünyaya getiren ve onları hastalıklarında iyileştiren Joe Amca idi. 1945 yılının sonlarına doğru şehre bir doktorun geleceğini haber aldık. Yeni doktor Watertown'da bir ev kiralamış ve birinci kat...
Çocukken düştüğünüzü ve canınızın yandığını anımsıyor musunuz? Annenizin acınızı hafifletmek için yaptıklarını anımsıyor musunuz? Annem Grace Rose beni hemen kucaklar, yatağına götürüp oturtur ve "acıyan" yerimi öperdi. Sonra da yatakta yanıma oturur, elimi ellerinin arasına alır ve "canın yanınca elimi sık, o zaman sana seni ne kadar çok sevdiğimi söyleyeceğim" derdi. Elini s...
E-mail adreslerinde dolaşan sevimli öykülerden biri:
- Microsoft, temizlik işçisi arıyormuş. İşsizin biri başvurmuş. Bir ön görüşme yapmış ve beğenilmiş. Yetkili demiş ki: "Seni işe alırız. Bize uygun görünüyorsun ama, bazı formaliteler var. Sen bize e-mail adresini bırak. Sana başvuru formu göndereceğiz. Aynı zamanda işe başlama tarihini de yazarız."
Adam, "Üzgünüm" d...
Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, pazar sabahı kalktığında keyifle eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını hayal ediyordu.
Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gideceklerini sordu.
Baba, oğluna söz vermişti; bu hafta sonu parka götürecekti onu ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu...