Son Dakika
Sadettİn Nihat Paşa’nın (Polonyalı) oğludur. 1862’de Midilli’de doğmuştur. Adı Alfred’dir ancak babası gibi o da Müslüman olmuş ve Ahmet Rüstem adını almıştır..,
ABD Büyükelçimiz Ahmet Rüstem Bey, Beyaz Saray’ı ziyaretinde, yerde serili ayyıldızlı bir halıyı görünce çılgına döndü; “Bu yere serdiğiniz ve çiğnenmesini İstediğiniz halı, benim memleketimin şerefidir. Üzerinde hem inancımızın sembolü hilal hem de hürriyetin sembolü yıldız vardır. Bu halı buradan kalkana kadar, sarayınıza adım atmayacağım!..”
Rüstem Bey’in katiplikten büyükelçiliğe uzanan diplomatik hayatındaki çıkışı sadece bu da değildir. Bu ve buna benzer çıkışlarında o, sadece vatanseverliğin değil, cihan şümullüğün de güzel örneklerini vermiştir. Rüstem Bey, Osmanlı’ya yapılan haksızlıklar karşısında ilk çıkışım, Evening Star’da müthiş bir beyanatla yapmıştı.
“Asıl barbar Batılılardır!”
Demişti ki:”Cezayirlileri mağaraya doldurup dumanla boğanlar, Hint is-yanında insanların ağızlarına barut koyup ateşleyenler, Filipinli leb’i su işkencesi İle katledenler ve zencileri linç edenler Batılı değil mi? Bu barbarlıklar Osmanlı’nın yaptığı iddia edilenlerden daha mı azdır?”
Rüstem Bey’in bu çıkışı, hem Başkan Wilson’u hem de hükümeti kızdırmış, Amerika ile Osmanlı münasebetlerini kopma noktasına getirmişti. Başkan, Dışişlerine talimat verecek ve gazetelerde yayımlanan sözlerin kendisine ait olmadığının bizzat Rüstem Bey tarafından özürle açıklanmasını isteyecekti.
Vicdanen müsterihim”
Ne var ki o, “özür” yerine, bu defa adeta “muhtıra” verecek ve diyecektir ki: “Benim Amerikan hücumlarına karşı memleketimi koruduğum açıktır. Ben vatanıma, Amerika Birleşik Devletleri’ne ve nihayet insanlığa karşı manevî vazifelerimi tamamıyla yapmış olduğuma vicdanen müsterih bulunuyorum.”
… Bununla beraber karar iletilir ve denir ki: “Beyanatınız ve yazılarınız için pişmanlığınızı ifade ederseniz, Başkanımız bunları görmezlikten gelmeye mütemayildir.” Ancak cevap bir hayli serttir: “Hükümetimden benim mezuniyetimin bağışlanmasını istemek, mecburiyet haline gelmiştir. İstanbul’a 15 gün içinde dönecek, ama söylediklerimden asla dönmeyeceğim.”
“Akıbetim! araştırınız!”
Sadrazam Sait Halim Paşa’ya çektiği 9 Ekim 1914 tarihli telgrafında kullandığı bu cümle, Amerika’daki diplomatik mücadelenin, ne denlimühim olduğunu ortaya koymaktadır: “25 Ekim’de İstanbul’da olacağım. Şayet o tarihe kadar benden bir haber alınmazsa, akıbetimi araştırınız.”
Ahmet Rüstem Bey yurduna sağ salim döndü. Son Osmanlı Mebusan Meclisine Ankara mebusu seçilerek hizmetlerine devam etti ve 1935’te ebedî aleme göçtü…nur içinde yarsın.
BENZER HABERLER