Son Dakika
Hayatta başarılı olan insanların ortak özelliği ne biliyor musunuz?
Tek ortak özellikleri yapacak oldukları işi başaracaklarına dair inançlarının tam olmasıdır. Başta inanıyorlar, inançları tam.
Fakat sadece inanmak yetmiyor eyleme geçmek de inanmak kadar önemli.
Herkes düşünür başarılı olmayı, zengin olmayı veya üniversiteyi kazanmayı fakat sadece düşünmek yetmiyor. Ama eyleme geçenler kazanıyor.
Sabancı veya Koç da herkes gibi zengin olmayı düşünüyordu. Fakat onları diğerlerinden ayıran en büyük özellik zeki olmaları veya babalarının zengin olması değil buna inanmaları ve eyleme geçmeleridir. Onlarda herkes gibi garibanlıktan yükselerek bu seviyeye gelmişlerdir. Bunlar gibi daha niceleri var.
Demek ki inanmak ve eyleme geçmek sihirli formül.
Şimdi ise üniversiteyi kazanma ile inanç arasındaki ilgiyi kurmaya çalışalım. Acaba üniversiteyi kazananlar zeki insanlar mı? yoksa ekserisi senin benim gibi normal zekalı insanlar mı?
Şu gerçeği kabul edelim Türkiye de her yıl üniversite sınavlarına giren öğrencilerden bin tanesini zeki kabul edelim ve bunlar zeka seviyeleri yüksek olduğu için kazandıklarını kabul edelim.
Peki ya geriye kalan her yıl üniversitelerin dört yıllık fakültelerini yüz, yüz elli bin kişi kazanıyor.
Neden sizin gibi bazı normal zekalılar üniversiteyi kazanırken, bazı normal zekalılar üniversiteyi kazanamıyor.
İşte inanç bu nokta da devreye giriyor. Kazanacağına inancı olan, ben bu işi başaracağım diyen insan gerçekten başarır.
O zaman inancı olan başarır, zeki olan değil eğer zeki olan olsaydı çevremizde birçok zeki olup da kazanamayan insan görürüz. İnanç yoksa başarıda yok.
Bir defa inanırsan görürsün. Yani inanırsan hedefini net olarak görürsün, amacını beş duyunla hissedersin, onu görürsün, duyarsın, hissedersin, bazen diploma
aldığın günü görürsün o heyecanı hissedersin,kazandığın günün heyecanını ailen ile yaşadığın heyecanı hissedersin işte tüm bunlar seni kamçılar. Bu heyecanları her gün hisseden, yaşayan bir insan zamanını boşa geçirir mi? HAYIR. Bunları hep inancın sana yaptırır.
1950’li yıllarda Amerika da atletizm otoritelerince 1 mili kimse 4 dakikanın altın da koşamaz diye bir kabul var. Hatta birçok doktor insan fizyolojisinin 4 dakikanın altında 1 mili koşmasına yetmeyeceğini söylüyordu. Atletler uzmanlara inandıklarından 1 mili 4 dakikanın altında koşmayı düşünmüyorlardı bile. Hiçbir sporcuda 1 mili ben 4 dakikanın altında koşayım diye değil de 1’inci 2’inci 3’üncü olmak için koşuyorlardı.
Fakat uzmanlara inanmayan bir tek atlet çıktı Roger Bennister. Bu adam ilk önce zihinsel alt yapısını oluşturdu. Yani “Ben bir mili dört dakikanın altında koşacağım” dedi. Her gün yaptığı fiziksel antrenmanlarının yanında zihinsel antrenmanlarda yapmaya başladı.
Fiziksel antrenmanları hepimizin bildiği gibi idi. Fakat zihinsel antrenmanı biraz farklıydı. O koşarken, yürürken, gezerken, yemek yerken vs. düşündüğü tek şey bir mili dört dakikanın altında koşmak. Yarışın sonunda ipi göğüslediğini ve skorbort da yazan rakam 3,59 herkes oraya bakıyor, bütün türibünler ayakta ve müthiş bir ses, kulakları sağır edecek bir ses ve herkes onu alkışlıyor sonunda kupayı alıyor. O bunu her gün görsel, işitsel, dokunsal olarak hissediyor ve o anı o heyecanı hep yaşıyor.
Bir yıllık antrenmandan sonra 1954 yılında yarış başlıyor. Roger bir ok gibi fırlıyor, bütün yarışmacılar 1’inci 2’inci 3’üncü olmak için koşarken o yarışı 3,59 da bitirmek için koşuyordu, koşarken de aynı duyguları yaşayarak koşuyordu.
İpi göğüslediğinde skorborda baktığında 3,59 yazıyordu, tiribünler ayaktaydı, müthiş bir ses kulakları sağır edecek şekilde, bir yıl ki hissettiği duygular gerçek olmuştu ve kupayı aldı.
İşin asıl ilginç olan yanı ise o yıl tam 12 kişi bir mili dört dakikanın altında koşmuştu.
Ne demiştik inanırsan görürsün.
Bir defa inandın mı mazeret kapılarını kapatırsın. Anlamıyorum, ders çok sıkıcı veya hoca iyi değil anlatamıyor gibi mazeretler kendine sunmazsın.
Ne demişler başarısız insanın tek ürettiği şey mazerettir. Hayatta etrafınıza bir bakın hayatta başarısız insanlar her şeyden şikayet ederler. Hayatı dünyayı değiştirmeye çalışırlar. Fakat dünyayı değil de kendilerini değiştirmeye çalışsalar sorun bitecek.
Başaracağına inandığın zaman dersler sana zor gelmez, çalışırken sıkılmazsın, zevk alırsın hep daha fazla çalışmak istersin, çünkü sen sonucunu görebiliyorsun. Şimdi bir düşün doktor olmak istiyorsun ve hastanede çalışıyorsun ve şöyle bir anons yapılıyor doktor Ali lütfen ameliyat haneye, veya bir yere vardığında herkes doktor geldi diyor ve sana iltifatlarda bulunuyorlar.
Avukat olmak istiyorsun arabanla o davadan başka bir davaya koşturuyorsun.
Şimdi bu duyguları yaşayan bir hazırlık öğrencisi hiç zamanını boşa harcar mı?
İnanç sana bunları gösterir. Şimdi sen bu duyguları hissederken gezerimsin, zamanını boşa harcar mısın? Boş işlerle uğraşır mısın? Hayır.
Hem sen şunu da iyi bilirsin bu çalışmanın bir ömür boyu sürmeyeceğini sadece bir hazırlık dönemini en iyi şekilde değerlendirerek ulaşılabileceğini de bilirsin.
Şimdi gençler dünyada gerçekleşen tek bir kehanet var o da şu: (Kehanet gelecek hakkında bilmeden söylemlerde bulunmaktır. )
İnsanların kendileri hakkında söylemiş olduğu kehanetlerdir.
İnsanlar ben bu işi yapamam dediği kesinlikle o işi yapamıyorlar, bu bir kehanettir çünkü gelecek hakkında bilmeden bir şeyler söylüyor ve kesinlikle gerçekleşiyor. Ben yaparım dediği zaman kesinlikle o da gerçekleşiyor.
Sizde kendiniz hakkında olumsuz kehanetlerde bulunmayın çünkü kesinlikle gerçekleşiyor.
Yapabileceğiniz bir işi siz kendi olumsuz iç konuşmalarınızla yapamaz hale getiriyorsunuz.
Yapamam demek insanını kendisini kandırmasıdır, ilginçtir kesinliklede kandırıyor.
Üniversiteyi kazanmak %99 zeka işi olmadığına göre, çünkü insan beyni o kadar müthiştir ki 1cm2 karesinde ki nöronlar arasındaki kurulan bağlar dünyadaki bütün telefon hatlarına bedel. Dünyanın en gelişmiş bilgisayarlarından kat ve kat daha üstün.
Bilirsiniz dünya satranç şampiyonu G Kasparov, satranç turnuvasında dünyanın en gelişmiş bilgisayarını yenmişti. Ve o bilgisayar 500 bin hamleyi bir saniyede düşünebiliyordu. Beş yüz bin hamle dile kolay. İşte insan beyni bu derece müthiş fakat insanlar bunu farkında değil.
Biz ona güvenmiyoruz. İnsanlar beyinlerine bir güvenseler hayal bile edemeyecekleri sonuçlara ulaşırlar.
Yeter ki biz kendimize,beynimize sınırlar koymayalım.
Biz şunu öğrendik üniversiteyi kazanmanın zeka ile pek ilgisinin olmadığını sadece isteyen, arzu eden, başaracağına inanan insanların eyleme geçerek başarıya ulaştıklarını öğrendik. Onun için boşuna kendinizi yapamamalarla kandırmayın.
Şimdi yapacağımız tek şey beynimize güvenmektir, gerisi ona kalmış…
EĞER: BEYNİNİZLE KONUŞUP ANLAŞMAYA VARMADAN ASLA KLASINIZI KONUŞTURAMZSINIZ.
BENZER HABERLER